Dünyayı gezerken bizi takip edin, maceramıza ortak olun !

Kaş, ANTALYA

By 6/05/2016


Yıllardır arkadaşlarımız Kaş’tan bahsedip duruyorlar. Bir giden bir daha gidiyor. Biz ise her sene farklı tatil rotaları seçmeye devam ettik. Biz Bodrum dedik onlar Kaş dediler, biz Çeşme dedik onlar Kaş dediler, biz Selimiye dedik yine Kaş dediler :) Sonunda pes ettik ve şu ünlü Kaş nasıl bir yermiş bakalım bakalım dedik…

2015 senesinde taşınma, sağlık sorunları, işyerinde uzun ve yorucu bir kış dönemi derken tatil için fazla bekleyemedik ve Haziran ayının başına ayarladık. Selimiye zaten planda varken, Kaş’ı da ekleyerek toplam 8 günlük güzel bir tatil yaptık. Gittiğimiz yerlerin ikisi de birbirinden güzel olunca da bize bol anılı, bol fotoğraflı blog postları çıktı :)

 
Sabah saatlerinde Dalaman havalimanına inip, araba kiraladık ve Kaş’a doğru yola çıktık. Kaş’a varmamız 2 saat sürdü. Uçuş erken olduğu için çok yorgunduk ama yol üzerindeki manzaralar bize yorgunluğumuzu yine unutturdu :) Caaanım Türkiye’nin her yeri ayrı güzel valla… Keşke herkes değerini bilse demeden geçemiyoruz :( İşte buyurun yol manzarası…


Otele geçmeden, kahvaltımızı Kaş merkezdeki Sultan Garden restoranda yaptık. Kahvaltı harikaydı diyemeyeceğiz ama Haziran’da normal çünkü Kaş henüz daha sezonu açmamış bile. Haliyle öyle fazla çeşit yoktu. Bu bizi endişelendirmedi değil tabi, eyvah akşam yemeklerinde aç mı kalacağız düşüncesi takdir ederseniz ki bir Türk için facia :) Neyse ki korktuğumuz gibi olmadı diğer gittiğimiz mekânlardaki yemekler gayet lezzetli ve doyurucuydu :)


Kalacağımız Sunset Villa otel Çukurbağ yarımadasında olduğu için tekrar arabaya binip yol almamız gerekti. Bu arada eğer araba kiralamayacaksanız Kaş merkezde otel bulmaya çalışın. Merkez zaten avuç içi kadar olduğundan her yere yürüyerek gidebilirsiniz. Biz resimlerden Çukurbağ’daki otelleri daha çok beğendiğimiz için orayı tercih ettik ve açıkçası çok da memnun kaldık. Çünkü merkezle otel arası yol karşımıza sürekli büyüleyici manzaralar çıkarmaya devam etti. Birkaç sefer arabayı durdurup yolda yürüdük, manzarayı fotoğrafladık.



Otele gelecek olursak… Otel sahibi Osman Bey bizi kapıda karşıladı, ayırttığımız odanın küçük olduğunu düşündüğü için bize süit oda verdi ve odaya meyve tabağı gönderdi. Bu sıcaklığı konaklamamız boyunca devam etti. Osman Bey ile sohbet etmek, Çin ve Hindistan maceralarını dinlemek, hazırladığı kahvaltıların tadını çıkarmak çok keyifliydi. Otel 9 odalıymış ve birinde Osman Bey kalıyormuş. Oteli 29 Ekim’e kadar açık tutup kutlama yaptıktan sonra kışı geçirmek için İzmir’e gidiyormuş.



Bu arada biz normal oda ayırtmıştık ve bu oda gerçekten küçüktü. Yani bizim gibi koca bavulla gidiyorsanız tatile :) veya çocuklu bir aile iseniz mutlaka daha büyük odaları almanızı öneririz. Onun dışında otelin hiç eksiğini görmedik. Manzara hem balkonumuzdan hem verandadan muhteşem, bahçe dekorasyon inanılmaz, bahçeyi süsleyen bütün hediyelik eşyalar dünyanın çeşitli yerlerinden getirilmiş, kahvaltı çok lezzetli, çalışanlar sıcakkanlı :) Burada kalmaya karar verirseniz aman ha verandadan gün batımı izlemeden dönmeyin…




Kaş’ın en ünlü iki plajı olan Büyük Çakıl ve Küçük Çakıl listemizin başında. İlk gün için Büyük Çakıl’ı tercih ettik. Bu koyda iki işletme var. Tesisler gayet salaş ama ihtiyacınız olan her şey var; şezlong, şemsiye, duş, yemek, içki, su :)

Şezlongumuza yayılıp tatilin ilk günü şapşallığı ile denizi izlemeye koyuluyoruz. Ama o da ne? Bir gariplik var. Tesiste zaten çok az insan var, onlar da denize girmiyor. Su soğuk olmasın sakın! :P Veeee evet… Suyun soğukluğunu anlatacak kelimeler bulamıyoruz :) Hayatımızda girdiğimiz en soğuk deniz ki biz okyanusa bile girdik defalarca :) Ama inat ettik yarım saat yüzdük, sonra gün boyunca bir daha cesaret edemedik ahahah :) Bizden cesaret alan başka çiftler de atladı suya sonrasında, onları izlemek de çoook eğlenceliydi :) Neyse ki, koy çok güzel. Şezlonga uzanıp türk kahvesi eşliğinde kitap okumak bile inanılmaz keyifli.



Bu arada adı üstünde Büyük Çakıl plajı kocaman çakıllara ev sahipliği yapıyor. Buraya gelirken deniz ayakkabısı almayı unutmayınız. Suyun bu kadar soğuk olmasının sebebi ise kayalar arasından sızan soğuk su akıntıları. Tabi bunda sezon henüz açılmadan gitmemizin de payı vardır :)

Akşamüstü otelin yolunu tuttuk ve Çukurbağ yolları boyunca günbatımı manzaraları izledik. Otele vardığımızda verandada kahve içip güneşi batırdık :)

 

Bloglardan ve gezi sitelerinden bulduğumuz Üzüm Kızı restoran ilk geceki destinasyonumuz oldu. Fakat yeri değiştiği için bulmakta zorlandık. Gitmek isteyenlere duyurulur artık yeri Çınarlar Beach’in içinde. Mekân çok güzeldi doğrusu. Sessizlik, huzur, dalga sesleri, gece karanlığı, ay ışığı, slow müzik, güzel şarap, bol romantizm :) Biz meze olarak soyalı uskumru, közde patlıcan salata ve Karadeniz mezesi; ara sıcak olarak yağda karides ve balık kokoreç; ana yemek olarak ise meşhur sütte dil balığı tercih ettik. Yediğimiz her şey çok güzeldi ama kokoreç ve balık favorilerimiz. 



Ertesi güne harika bir kahvaltı ve otel sahibi ile samimi bir sohbet ile başladık. Bugünkü hedefimiz daha bakir bir koy olan Limanağzı’na ulaşmak. Buraya kara ulaşımı yok, merkezden tekne ile geçmek gerekir. Ayrıca fazlaca denizkestanesi olduğu için deniz ayakkabısı şart. Gidiş dönüş 15 liraya tekne bileti alıp, Limanağzı’ndaki 4 tesisten biri olan Delos Beach’e doğru yola çıkıyoruz. Tekneden fotoğrafladığımız karelere bayılacaksınız :)



Delos Beach mavi beyaz verandası, rengarenk merdivenleri ile şirin bir mekan. Koy ise gerçekten mucizevi güzel. Suyu berrak ve daha ılık, girerken hiç zorlanmıyoruz. Sessizlik ve huzur içinde güzel bir gün geçirip, kahvemizi yudumluyor, kitabımızı okuyor, bol bol yüzüyoruz. Yemek olarak makarna ve hamburger denedik ama pek iç açıcı değildi. Akşamüstü, nedense sadece bu koyda rastladığımız, minik sineklerden rahatsız olmaya başlıyor, ayrıca akşam Kaş merkezi gün batımından önce fotoğraflamaya zaman kalsın düşüncesiyle 17.00 teknesi ile geri dönüyoruz.




Bunlar da günbatımı öncesi fotoğraflayabildiğimiz Kaş sokaklarından manzaralar…




Daha fazla Kaş fotoğrafı için Kaş Fotoğraf albümüne göz atabilirsiniz...

Gün batımını seyretmek için De Javu gibisi yok diye duymuştuk. Bizim otelin manzarası ile kapışabilecek kadar olduğunu çok geçmeden öğrendik. İşte en keyifli anlardan biri… Sevgimiz, buz gibi içkilerimiz ve gün batımı :)



Bu akşam balık yemek yerine Bi Lokma’da mantıyı tercih ediyoruz. Tabi ki enfes... Yerken bizde mi sorun var çok mu oburuz da her şeyi beğeniyoruz yoksa her şey gerçekten mi çok güzel diye merak ediyoruz :)


Ertesi gün hala listede görülecek birçok plaj olmasına rağmen keyifli ve uzun uzun kahvaltı ediyoruz ve otelimizin tadını çıkartıyoruz. Bugün ilk durağımız Küçük Çakıl plajı olacak. Küçük Çakıl mevkiinde iki işletme var Derya Beach ve Çınarlar Beach. Biz Derya beach’i tercih ediyoruz çünkü bir efsaneye göre pizzaları efsaneymiş :)



Bu koyun doğası bizi büyülüyor. Kayalıkların arasında daracık bir boğazdan uçsuz bucaksız bir denize açılıyorsunuz. Su yine buz gibi ama tertemiz şeffaf. Tesisler kayalıkların üzerine kurulmuş, görüntü tam fotoğraflık. Üstelik de fazla dolu olmadığı için çok güzel ağırlanıyoruz ve en iyi şezlongları kapıyoruz. Bu koyda kum yok, kıyıdan girmek isteyenler çakıllara basarak girmek zorunda veya kayalıklardan sarkıtılan merdivenlerden. Akşamüstüne kadar burada kalıp pizzaya doyuyor, içkilerimizi yudumlarken denizi seyrediyor ve kahve eşliğinde kitap okuyoruz.



Bugün bitmeden görmemiz gereken bir başka plaj ise dünyaca ünlü Kaputaş. Burası Kaş’tan 19km uzaklıkta, yolumuz 20 dakika sürüyor. Arabayı yol üzerinde park edip upuzun merdivenlerden bu harikulade koya inmeye başlıyoruz. Neredeyse her basamakta fotoğraf çekiyoruz çünkü bu koy bir başka güzel gerçekten. Suyun rengi turkuaz, kumlar bembeyaz, deniz dalgalı, kayalıklar ise manzarayı tamamlıyor. Çok doğal, tesis yok, sadece şezlong ve şemsiye kiralanıyor. Eğer bütün gün kalacaksanız yanınıza içecek ve yiyecek bir şeyler almayı unutmayınız yoksa 19km’lik yolu geri gitmek sorunda kalırsınız :)


   
Kaş’ta günbatımı gerçekten çok güzel. Her gün gün batımını izlemek için farklı bir mekan seçebilirsiniz. Otelimizin terası, De Javu cafe’den sonra bu gün için de tercihimiz Kaş antik tiyatrosu. Zorlu yollardan geçerek tiyatroya ulaşıyor ve ucu ucuna gün batımını yakalıyoruz. Ahh burada saatlerce bööyle oturabiliriz. Ne kadar huzurlu ve sakin…


  
Ama saatlerce oturacak vaktimiz yok çünkü akşam Bahçe Balık’ta rezervasyonumuz var. Kaş’ın en yoğun sezonunda olmamasına rağmen bu mekan dolu ve bize “İyi ki de rezervasyon yaptırdık” dedirtiyor. Masamıza kuruluyor ve bütün günün tatlı yorgunluğunu atacak şarabımızı söylüyoruz. Garson uzun mücadele sonucunda bizi ahtapot yemeye ikna ediyor :) Öncesinde midyeli lahana sarma, karidesli börek, salata ve şişte kılıç balığı söylüyoruz. Hepsi çok lezzetli, daha ne kadar güzel olabilir ki derken ahtapotumuz geliyor veeee… aman tanrım garsona çoook çok teşekkürler. Ahtapot fikrine hiçbir zaman sıcak bakmayan Cihat bile parmaklarını yiyecek kıvama geliyor :)  





Yemekten sonra kaş sokaklarında gezinip hediyelik eşya alıyoruz. Tokuz ve hiç oturup bir şeyler içesimiz yok ama etrafta çok cazip mekanlar var. No:11 mesela müzikleri çok güzel ve içerisi çok hareketli. Red Point, Queen teras bar aynı şekilde. Canlı müzik yapan Ehl-i Keyf sürekli önünde geçeceğiniz güzel bir mekan. Mavi bar daha sakin genelde bira içip muhabbet etmek için. Ama biz Türk Kahvecisi’nde karar kılıyoruz ve karamelli, fındıklı kahvelerini yudumluyoruz :)




Eveeet Kaş’taki son sabahımıza uyandık. Yine geç kalkıp kahvaltının tadını çıkarıyoruz. Artık Selimiye’ye doğru yola çıkma vakti yalnız yol üzerinde Kaş’tan 47km uzaklıktaki Patara plajına uğrayacağımız için vakitlice çıkmamız gerekir.

Patara plajı uçsuz bucaksız 15km’lik kum bir sahilde, eşsiz bir manzara sunuyor. Burası aynı zamanda Caretta Carettalar'ın ve çeşitli deniz kaplumbağalarının yumurtalarını bıraktıkları plaj. Deniz sığ ve ılık ancak çok dalgalı.



Burada birkaç saatimiz geçirip mola vermiş oluyoruz. Ve Kaş maceralarımız burada son buluyor, sonraki durak Selimiye köyü :) Kaş’ta yapılması gereken daha çok şey olduğu için buraya bir daha gelmemiz şart.

Kaş’ta yapmadan dönmeyi listesi bizce şöyle olmalı:
*Kaş antik tiyatrosundan gün batımı izlemeden,
*Çukurbağ yarımadasından yürüyüş yaparak, eşsiz manzaralara tanık olmadan,
*Bahçe Balık’ta ahtapot ızgara, Üzüm Kızı’nda balık kokoreç ve sütte dil balığı yemeden,
*De Javu’da manzaraya karşı içkilerinizi yudumlamadan,
*Limanağzı’na geçip huzurun ve sessizliğin tadına çıkarmadan,
*Büyük Çakıl ve Küçük Çakıl koylarının sularında donmadan, :)
*Dünyaca ünlü Kaputaş plajında ve Caretta Carettaların Patara’sından yüzmeden,
*Derya Beach’in meşhur pizzasını tatmadan dönmeyin :)

Not: Kaş'ta çektiğimiz diğer fotoğrafları görmek için buraya tık tık :)

Bir sonraki gezi yazımda buluşmak üzere… 
Diğer seyahat yazılarımıza da göz attığınızdan emin olun :)

0 comments